Bugün hep iletişim çağında olduğumuzdan dem vuruyoruz. İletişim için ortak bir dil gerekiyor. Kullandığımız dili Türkçe ama gerçekten ne kadar doğru kullanabiliyoruz bu dili? Bu iletişim çağında günde onlarca belki yüzlerce internet sayfası okuyor, işimizle alakalı metinler okuyor, konuşmalar dinliyor, e-postadan tutun da belgelere kadar bir çok da metin yazıyoruz. Açık söylemek gerekirse doktora tezi bile okurken rastladığım anlam ve yazım yanlışlarından dolayı kahroluyorum. Eğitimli insanların bile bu şekilde yazıyor, okuyor olması çok acı. Hani deriz ya “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” diye. Bence okumuş ve belli yerlere gelmiş kişilerin bilmemesi, şimdiye kadar öğrenmemiş olması da ayıp. Hadi sıradan vatandaş çok okumamış, öğrenmemiş, geçim derdinden dolayı diğerlerini dert edinmemiş de okumuş adam niye öğrenmemiş? Araştırmamış? Aklım almıyor. Ben yakıştıramıyorum. İngilizce yazılıp gönderilip de hep hakemlerden dil bilgisi yönünden eleştiri aldığı söyleyen akademisyenlerin Türkçe eserlerde böylesi özeni göstermedikleri, hakemlerin de böyle inceleme yapmadıklarını düşünüyorum. Türkçe niye bilgi birikimi yok diyenlere de bu şekilde cevap vermek isterim ki insanlar özene bezene Türkçe eser yazmıyorlar, özendikleri tek yayınlar yabancı dilde yazdıklarıdır. Onlara gösterdikleri özeni Türkçe eserlere de gösterseler, Hakemler de tıpkı yabancı dilde gelen makaleleri inceledikleri gibi Türkçe eserleri de inceleseler bu kadar özensiz, üstün körü, önemsiz makaleler, bildiriler çıkar mı? Türkçe eserler akademisyen çevrelerinde hep çantada keklik olarak görülür ve hiç önemsemezler. Çünkü puanlamada da bir önemleri yoktur. Bu sebeple de ciddi yayınlar hep yabancı dilde yazılır, çerez diye tabir edilenler kendi dillerinde. Bu sebepledir ki koca bir bilim insanı camiası topyekun hep birlikte yani ülke olarak yazdığımız yabancı dil bilgi birikimine katkı yapmaktayız. Bugün yabancı dil olarak İngilizce kabul edildiği için çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki bugün Türkiye bilimi İngilizceye hizmet etmektedir.
Haz
29
2013